BIST 100
Yatırımda başarıya ulaşmak yalnızca doğru fırsatları yakalamakla değil, aynı zamanda riskleri etkin şekilde yönetebilmekle mümkündür. Bu noktada teminat seviyesi kavramı, yatırımcının karşılaşabileceği olumsuzluklara karşı korunmasını sağlayan en önemli unsurlardan biri olarak öne çıkar. Teminat seviyesi, finansal pozisyonların güvenle sürdürülebilmesi, beklenmedik piyasa hareketlerine karşı dayanıklılık sağlanması ve riskin kontrol altında tutulması açısından kritik bir göstergedir. Bu yazımızda, teminat seviyesinin ne anlama geldiğini, nasıl hesaplandığını, yatırımcılar açısından neden bu kadar önemli olduğunu ve korunması için hangi stratejilerin uygulanabileceğini kapsamlı bir şekilde ele alacağız. Ayrıca marjin çağrısı kavramıyla olan ilişkisini de açıklayarak yatırım sürecinde dikkat edilmesi gereken temel noktaları paylaşacağız.
Teminat seviyesi, VİOP, FX vb. kaldıraçlı piyasalarda, yatırımcıların toplam varlığının, açılan pozisyon büyüklüğüne bağlı çekilen teminata oranını ifade eder.
FX piyasaları için örnek verecek olursak;
Yatırımcının 20,000$ FX hesabında bakiyesi bulunsun. Bu yatırımcı eurusd paritesinde yükseliş beklediğinden 1,1315 fiyattan 1 Lot (Lot büyüklüğü=100,000) long işlemi açmış olsun. Yatırımcının 1/10 kaldıraç için bulundurması gereken teminat 113,150$/10’dan 11,315$ olacaktır. Kar/zarar değişim göstermediği durumda yatırımcının teminat seviyesi 20,000$/11,315$’den %176,75 olacaktır. Farklı bir senaryoda pozisyonun zarar ettiği bir durumu ele alalım. Eurusd paritesinin 1,0500’lere indiği durumda yatırımcının zararı 100,000*(1,0500-1,1315)=8,150$ düzeyine oluşacaktır. (Burada swap maliyetleri kolaylık açısından hesaba katılmamıştır.) Yatırımcının başta yatırdığı 20,000$ bakiyesi, 8,150$ zarar etmesi sonrası 11,850$ seviyesine düşecektir. Yatırımcının 11,850$ varlık, 11,315$ teminat ile teminat seviyesi %176,75’den %104,73 seviyesine düşecektir.
VİOP Piyasaları için örnek verecek olursak;
Yatırımcının VİOP hesabında 15,000 TL bakiyesi bulunsun. Endeksin yükseleceğini öngören yatırımcı F_XU0300525 ürününden 1 kontrat (kontrat büyüklüğü=10) long pozisyon açsın. Fiyat 10,453 olduğu durumda pozisyon büyüklüğü (10,453*1)*10’dan 104,530 olacaktır. Fiyat Değişim Aralığı’nın (PSR(%)) 12 olduğu durumda pozisyon açımı için başlangıç teminatı 104,530*0,12’den 12,544 TL olacaktır. Bu durumda teminat seviyesi 15,000/12,544’den %119,6 düzeyinde oluşacaktır. Yatırımcının zarar ettiği bir senaryoyu ele alalım. F_XU0300525 kontratının 10,200 seviyesine indiği durumda yatırımcının açmış olduğu pozisyon büyüklüğü 104,530’dan 102,000’e (10,200*1*10) düşecektir. Bu durumda yatırımcı 102,000-104,530=2,530 TL zarar edecektir. Başlangıçta 15,000 TL hesabında bakiyesi bulunan yatırımcı, oluşan zarar sonrası varlığı 15,000- 2,530= 12,470 TL’ye inecektir. Uzlaşma fiyatının 10,200’e düşmesiyle yeni PSR(%) değeri 102,000*0,12’den 12,400 olarak belirlenecektir. Dikkat edilirse, kontratın fiyatının düşmesiyle 12,544 olan teminat 12,400’e gerilemiş olacaktır. Yeni durumda teminat seviyesi 12,470/12,400’den %100,5’e gerileyecektir. Bu oran %100’ün altına indiğinde ise teminat tamamlama çağrısı doğacaktır. Buradaki örnek anlatımını basitleştirmek için bakiyenin nemalanma süreci göz ardı edilmiştir.
Teminat seviyesi yatırımcılar için yalnızca bir oran değil, aynı zamanda işlem güvenliğinin ve sürdürülebilirliğin temel göstergesidir. Yüksek teminat seviyesi, yatırımcının pozisyonlarını daha uzun süre açık tutabilmesini ve piyasalardaki ani hareketlenmelere karşı daha dayanıklı olmasını sağlar. Bu durum aynı zamanda fırsatları daha rahat değerlendirme imkânı sunar. Diğer yandan teminat seviyesinin düşüklüğü, yatırımcının zarar riskini artırır ve bu durum çoğunlukla marjin çağrısıyla sonuçlanır. Bu nedenle teminat seviyesinin sürekli izlenmesi, riskin belirli sınırlar içinde tutulabilmesi açısından son derece önemlidir. Özellikle kaldıraçlı işlemlerde teminat seviyesinin kontrol altında tutulması, yatırımcının başarısını doğrudan etkiler.
Marjin çağrısı, teminat seviyesinin belirli bir eşik seviyesinin altına düşmesi durumunda yatırımcıdan ek teminat talep edilmesidir. Piyasalarda yaşanan olumsuz fiyat hareketleri, yatırımcının açık pozisyonlarının zarar etmesine ve bu nedenle teminat seviyesinin düşmesine yol açabilir. Bu durumda aracı kurum yatırımcıyı bilgilendirerek ya ek teminat yatırmasını ya da bazı pozisyonlarını kapatmasını ister. Yatırımcı bu çağrıya cevap vermezse, kurum mevcut pozisyonları otomatik olarak kapatma yoluna gidebilir. Bu sürecin yaşanmaması için yatırımcının teminat seviyesini güvenli sınırların üzerinde tutması gerekir. Bu durum yalnızca finansal kayıpları önlemekle kalmaz, aynı zamanda psikolojik baskıyı da azaltır ve yatırımcıya daha sağlıklı kararlar alma imkanı sunar.
Teminat seviyesi; yatırımcının pozisyon büyüklüğü, kaldıraç oranı, piyasa volatilitesi ve genel ekonomik koşullar gibi birçok etkene bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Özellikle yüksek kaldıraç kullanımı, teminat seviyesinin daha düşük kalmasına neden olabilir. Piyasadaki sert dalgalanmalar, açık pozisyonların değerinde ani değişimlere yol açarak teminat seviyesini hızla aşağı çekebilir. Ayrıca ekonomik veriler, merkez bankası kararları ve siyasi gelişmeler gibi makroekonomik faktörler de piyasalarda oynaklığa neden olarak teminat üzerinde doğrudan etkili olabilir. Bu nedenle yatırımcıların sadece pozisyonlarını değil, aynı zamanda piyasa dinamiklerini de yakından takip etmeleri büyük önem taşır.
Teminat seviyesi, yatırımcının işlem yapma güvenliği ve sürdürülebilirliği açısından vazgeçilmez bir göstergedir. Yeterli teminat seviyesi, yalnızca mevcut pozisyonların sağlıklı bir şekilde yönetilmesini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda yeni yatırım fırsatlarına açık olmayı da mümkün kılar. Yatırımcılar için bu oran, sadece finansal bir metrik değil, aynı zamanda riskle olan ilişkilerini dengelemelerine yardımcı olan bir araçtır. Teminat seviyesinin düşüklüğü ise yatırımcıyı hem finansal hem de psikolojik olarak baskı altına alabilir. Bu nedenle teminat seviyesini dengede tutmak, bilinçli yatırım kararları almak için ön koşuldur.
Teminat seviyesini korumak, yatırımcının uzun vadeli başarısı için kritik bir unsurdur. Bu doğrultuda öncelikle daha düşük kaldıraç oranlarının tercih edilmesi, teminat üzerindeki baskının azalmasını sağlar. Ayrıca zarar durdur (stop-loss) emirlerinin kullanılması, potansiyel kayıpların sınırlandırılmasına yardımcı olur. Piyasa koşullarının düzenli olarak izlenmesi, gerektiğinde pozisyonların yeniden yapılandırılmasını mümkün kılar. Pozisyon büyüklüğünün makul seviyelerde tutulması da teminat seviyesini korumak adına önemlidir. Bunlara ek olarak, teminat seviyesinin kritik seviyelere yaklaştığı durumlarda ek teminat yatırılması, marjin çağrısı riskinin önüne geçebilir. Tüm bu stratejiler, yatırımcının piyasada daha sağlam ve kontrollü bir şekilde ilerlemesine katkı sağlar.
İnternet sitemizde yapılan bu paylaşımlar, yalnızca bilgilendirme amaçlı olup herhangi bir şekilde yatırımcılara telkinde bulunma, yatırımcıları yönlendirme yahut yatırımcılara kar/zarar vaadi verme şeklinde yorumlanamaz.